24 Mayıs 2014 Cumartesi

Türkiye’de Lobicilik ve Baskı Grupları


Türkiye’de Lobicilik ve Baskı Grupları

Liberal çoğulcu ve demokratik sistemlere özgü ve demokratikleşme yolunda son derece önemli olan baskı gruplarının yasama üzerindeki etkileri günümüzde çokça tartışılan bir konudur.
Ortak bir çıkar ve amaç etrafında toplanan siyasal karar alma sürecini etkileme amacını taşıyan örgütlenmelere baskı grubu veya çıkar grubu denmektedir. Türkiye’de lobicilik de bu anlamda kullanılan bir kavram olsa da; bu kavram asıl karşılığını ABD deki lobicilik sisteminde Yahudi Lobisi, Ermeni Lobisi, Türk Lobisi gibi lobicilik faaliyetleriyle bizzat karar alma sürecini etkileme yönüyle göstermektedir.
Milbrath, “The Washington Lobbyists” adlı çalışmasında özel kurum ve kuruluşların bir takım çevrelerce veya kişilerce etkilenmeye çalışılmasını lobicilik tanımının kapsamı dışında tutmaktadır. Lobi eylemlerinin baştan itibaren hükümet kararlarını etkilemek amacıyla planlandığını ve uygulandığını belirtir. Bu açıdan da sonuç olarak hükümet kararlarını etkileyen, fakat baştan bu amaçla yönlendirilip uygulamaya konmamış eylemler de lobicilik sayılmamaktadır. Ayrıca lobicilik, vatandaşla karar vericiler arasındaki iletişimi kuracak aracı konumunda olmalı veya temsilcileri aracılığıyla bunu yapması gerekir.

Baskı gruplarının ise temel unsurları; toplumdaki sosyal güçlerin bilinçli örgütlenmesidir. Kendi çıkarları doğrultusunda toplumsal çıkarlarını iktidara iletmektir. Kitlenin gerçek iradesini belirleyen ve yönetime meşruluk kazandıran çoğulcu grupların varlığıdır.
Türkiye’de baskı gruplarının oluşumu, tarihsel sürecin sosyo-ekonomik yapısının değişmesi ile ve devamı ile başlar. Osmanlı’da meşrutiyet zamanında[1] oluşmaya başlayan baskı grupları cumhuriyetin kurulması ve ardından çok partili rejime geçilmesiyle birlikte sayıca ve önem olarak artmıştır.




[1] Osmanlı da Baskı Gruplarının Rolü, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1152/13554.pdf, Erişim Tarihi:5 Ocak 2014Türkiye’de ve dünyada baskı gruplarının etkinliği birçok nedene bağlı olmaktadır. Bu nedenler; parti sistemi türü, baskı grupları ve siyasi partiler arasındaki ilişkiler, siyasal kültür, baskı grubunun yapısı, üye sayısı, mali kaynaklar, örgütlenme, sosyal statü, liderlik, kitle iletişim araçları üzerindeki etkileri sıralayabiliriz.[1] Türkiye’deki baskı gruplarının ve dünyadaki diğer baskı gruplarının etkileme yöntemleri ve araçları vardır. Bu yöntemlerden en önemlisi ise ikna yöntemidir. İkna ile etkilemek istedikleri kişi ya da kurumları taleplerinin haklılığına inandırmaktır. Bu konuda birçok rapor ve araştırma yayınlamaktadır. Böylece karşı tarafı etkilemeye çalışmaktadırlar.
Baskı gruplarının diğer etkileme yöntemleri ise; Siyasî Partiler Kanalıyla Dolaylı Müdahale, Kitle İletişim Yoluyla Dolaylı Etki ve Kamuoyunu Etkileme, Doğrudan Hareketler ve Protesto yöntemleridir. Baskı gruplarının ayrıca yasadışı etkileme yöntemleri de vardır. Bunlar; Hükûmet Faaliyetlerini Baltalama ve Malî Sabotaj, rüşvet ve tehdit yöntemleri olmaktadır.[2]
Türkiye’deki Baskı Grupları ekonomik, kültürel, eğitim, sosyal, dini vb birçok açıdan oluşmaktadırlar. Genel Olarak;
  • ·         İşverenler ( Büyük Endüstri Sahipleri, Ticaret ve Sanayi Odaları, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği)
  • ·         Çiftçiler (Kooperatifler, Birlikler)
  • ·         Serbest Meslek Kuruluşları (Barolar, Tabip Odaları)
  • ·         İşçiler (Sendikalar)
  • ·         Milli konular ( Eski Muharipler, emekliler)
  • ·         Dini konular (Tarikatlar)
  • ·         Medya Grupları
  • ·         Ahlaki konular (Saygısızlıkla Savaş Derneği, Misyoner Kurumları)
  • ·         Dernekler[3]
  • ·         Gençlik ve Öğrenci Kuruluşları
  • ·         Silahlı Kuvvetler

Yukarıdaki bu baskı grupları örgütlenmelere göre oluşmuştur;[4] bunların dışında dernekler, vakıflar, Sendikalar ve Barolardır.[5]
Türkiye’de baskı gruplarının başlıcaları ise İşçi Sendikaları, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneğidir.
İşçi Sendikaları; Türkiye’deki işçi sendikalarının geçmişi Osmanlı’ya kadar dayanmaktadır. Cumhuriyet döneminin ilk dönemlerinde işçilerin sendikal hakları yoktu. Fakat çok partili hayata geçmesiyle beraber 1945 yılında Çalışma Bakanlığı kuruldu. Buna müteakip 1946 yılında da İşçi Sigortaları Kurumu (SSK) kuruldu. Böylece işçiler bir takım güvence elde etmeye başlamışlardı. 1947 yılında Sendikalar Kanunu çıkarılsa da sendikalara grev hakkı tanımıyordu. Tüm bunlara rağmen Türkiye’deki sendikal hareketler hızlanmıştı ve 1952’de TÜRK-İŞ kuruldu.[6] 1961 Anayasasıyla birlikte Anayasa’da sendika kurma ve grev hakkı güvenceye kavuşturulmuştur. 1963’te yeni bir Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesiyle Grev ve Lokavt Kanunu çıkarılmıştır. Buna paralel olarak da sendikalar baskı grubu niteliği kazanmıştır.
Türkiye’de sendikalar siyasal süreci de etkilemektedirler. Buna örnek olarak partilerin sendikalar için milletvekili kontenjanı ayırması, seçim zamanlarında sendikalarla siyasi partilerin iş birliğine gitmesi, ya da işçi haklarına karşı tutumda olan partilere destek verilmemesi bunlara en iyi örneklerdir. Ayrıca sendikalar hükümetlerle maaş görüşmeleri ve iş sözleşmeleri görüşmeleri yapabilmektedirler. Türkiye’de sendikalar partilerin gündeme getirdiği ve kendilerini de yakından ilgilendiren konularda gösteri yürüyüşleri, mitingler ve toplantılar da düzenlemişlerdir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB); Osmanlı zamanında Islahat Fermanından sonra Tüccar ve Sanayicilerin örgütlenmesi,  Cumhuriyet döneminde de devam etmiş ve bu amaçla kanunlar çıkarılmıştır. Böylece Türkiye özel sektörün girişimlerini desteklemiştir. Türkiye’de odalar ve borsalar özel sektörün gelişmesini sağlamak, Türk özel sektörünü yurt dışında temsil etmek ve geliştirmek amacıyla 6 Şubat 1952 tarihinde bugünkü adıyla, “Türkiye Ticaret Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği’ni (TOBB) kurdular.[7] TOBB’un temel hedefleri arasında da; odalar ve borsalar arasındaki birlik ve dayanışma ile ticaret ve sanayiin genel menfaatler çerçevesinde gelişmesini sağlamak, mesleki faaliyetleri kolaylaştırmak, halkla olan ilişkilerde güveni hâkim kılmak, meslek disiplin ve ahlakını korumak yer almaktadır. TOBB; Türkiye’nin ekonomik sorunlarıyla ilgili toplantılar düzenlemekte, şehir gezileri yapmakta, çözüm önerilerini medya aracılığıyla kamuoyuna sunmaktadır.
Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD);  1971 yılında kurulan TÜSİAD, sanayi meslek kuruluşları, ticaret ve sanayi hayatına engel olabilecek her türlü problemi, hükümet, parlamento ve kamuoyu nezdinde yaptıkları çeşitli çalışmalarla kolayca çözümlemek amacıyla kurulmuştur. İlk olarak çıkar amaçlı bir grup olan TÜSİAD, zamanla güçlenerek baskı grubu niteliğini oluşturmuştur. TÜSİAD, Türkiye’nin en büyük sanayicilerinden iki yüze yakınını temsil eden bir kuruluştur. TÜSİAD, siyasal iktidarı, düzenlediği gezi, toplantı ve panellerle etkilemekte, ayrıca sorunların ve çözüm önerilerinin kamuoyuna sunulduğu gazete, dergi ve kitap gibi yayınlarla da görüşlerini dile getirmektedirler.[8] TÜSİAD, yalnızca İstanbul’da faaliyet gösteren ve en zenginler olan iş adamları üye olabilmektedir. Türkiye’de TÜSİAD’ın bu özelliğinden dolayı birçok benzeri sanayici ve iş adamları dernekleri kurtulmuştur.
Türkiye’de Holdingler de güçlü oluşumlardır. Karar alma mekanizmalarında etkinlerdir. Siyasi seçim süreçlerinde Holdingler kendi çıkarlarına daha yakın partileri desteklemektedirler. Partiler ise holdinglerin maddi ve manevi desteklerini arkalarına alarak seçimlerde güç toplamaktadırlar. Ayrıca bazı güçlü holdinglerin medya kuruluşları vardır. Bu medya kuruluşlarıyla da siyasi partilere seçim zamanında ve sonrasında da destek sağlayabilirler, ya da bir kararı, kanunu eleştirebilirler. Böylece de büyük holding kuruluşları siyasal yapıda etkin bir konumdadırlar.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD);  5 Mayıs 1990 tarihinde kurulan MÜSİAD[9], Türkiye’de siyasal alanda etkili olan bir ekonomik amaçlı kuruluştur. Bu amaçla MÜSİAD üyeleri ülkede ekonominin gelişmesi, sorunların çözümünü ve piyasanın gelişimini hedeflemektedir. Bunları gerçekleştirmek için, siyasetçiler ve bürokratlarla görüşmekte böylece de onlarla fikir alışverişi yapmaktadırlar. Ayrıca seminerler, toplantılar ve geziler düzenlemekte, fikirlerini, önerilerini ve görüşlerini ise yayınladıkları dergilerle açıklamaktadırlar.
Medya Grupları; Türkiye’de daha çok holdinglere bağlı olan medya grupları Türk siyasi konularında, karar alma ve seçimlerde en etkin olan organlardır.
Türkiye’de sivil toplum, siyasi partileri, vakıfları, dernekleri, sanayi ve ticaret odalarını, meslek örgütlerini, üniversiteleri, sendikaları, içine alır. Bu nedenle Türkiye’de dernekler sivil toplumun bir parçasıdır. Türkiye’de dernekler kar amacı gütmeyen kuruluşlardır. Dernekler çok çeşitli alanlarda faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu faaliyetleri sonucu ekonomik anlamda bazı etkilerde ortaya çıkmaktadır. Derneklerin bazı faaliyetleri sonucu ekonomik alandaki etkilerinden biriside gelir dağılımının düzeltilmesine yönelik olanıdır. Dernekler; Hayır işleri ve gönüllü faaliyetlere yönelik harcamalar, eğitim ve araştırmaya yönelik harcamalar, sağlık harcamaları, sosyal hizmetler harcamaları yaparlar. Kısaca Türkiye’de dernekler Sivil toplum ise gönüllülük esasına dayanan, kar amacı gütmeyen, genelde bürokratik olmayan esnek bir yapıya sahip olan, karar ve uygulamalarda katılımcı yaklaşımı benimseyen örgütlenmelerdir.[10]
Türkiye’de Vakıflar; Çok uzun yıllara dayanan bir geçmişe sahip gruplardır. Günümüzde anayasal olarak düzenleme ve yapılanmaya tabiidirler. Türkiye’deki bütün vakıflar 1924 yılında kurulan Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı konumdadır.[11] Vakıflar toplumun kalkınmasında etkili kurumlar olmuştur. Ayrıca toplulukların kaynaşmasında ve sosyal hayatta da etkindir. Siyasi rol olarak Türkiye’de azınlık vakıfları ve sosyal vakıflar faal ve aktif durumdadırlar.
Barolar; Avukatlık mesleğinin dayanışması, güçlendirilmesi, korunması ve geliştirilmesi için kurulan hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunan ve koruyan tüzel kişiliğe sahip kamusal niteliği haiz bağımsız, demokratik nitelikteki meslek kuruluşlarıdır. Kamu Kurumu niteliğini taşımaktadırlar. Türkiye Anayasasının 135. Maddesinde belirtilmiştir.[12] Böylece Sivil Toplum Kuruluşlarından farklı konumdadır. Bu amaçlarla 7 Temmuz 1969 tarihinde kurulan Türkiye Barolar Birliği çok etkin bir siyasi çizgi izlemektedir.[13] Türkiye Barolar Birliği mesleki ve ekonomik çıkarların yanı sıra demokratik taleplerde de bulunan bir kurum olmaktadır. Türkiye’de anayasal kararlarda, hukuki düzenlemelerde ayrıca demokrasinin ve insan haklarının daha iyi uygulanabilmesi için önemli kurumlardır ve bu alanlarda etkin bir konumdadırlar.
Sonuç
Türkiye'de lobicilik ve baskı gruplarının gelişmesi demokrasisinin gelişmesine paralel olarak gerçekleşmektedir. Baskı grupları temel olarak karar alma mekanizmasını etkileme gücüne sahipken, lobiler ise baskı gruplarının çıkarlarına uygun kanunlar çıkarılmasını sağlayan faaliyetler bütünü olmaktadır. Türkiye'de baskı gruplarının sayısı fazladır. Fakat karar alma mekanizmasını etkileme gücüne sahip belirli kurum ve kuruluşlar bulunmaktadır. Bu kurumlar TÜSİAD, TOBB, MÜSİAD gibi özellikle ekonomik örgütlenmelerdir. Ama bu ekonomik amaçlı örgütlenmelerin yanı sıra medya gücüne sahip örgütlenmelerde ve buna bağlı holdinglerde oldukça güçlü konumdadırlar. Türkiye’de baskı grupları olarak dini cemaatlerde önemli bir konumdadır. Fakat demokrasinin daha iyi yerleşmesiyle birlikte dini cemaatlerin etkinliği azalacaktır. Türkiye'de bir diğer güçlü konumdaki baskı grupları olarak Barolar Birliği önemli bir kurum olmaktadır. Özellikle siyasal mekanizmaların işleyişini ve kararlarını demokratik ilkeler ve insan hakları açısından ele almaktadır. Buna uygun olarak da görüş bildirmektedir. Türkiye'de etkin sayılacak son baskı grupları ise sendikalardır. Sendikalar özellikle hükümetle maaş artışı vb. konularda görüşmelerde bulunmaktadırlar. Türkiye'de bunların dışında siyasal mekanizmanın kararlarını ciddi oranda etkileyebilen kuruluş bulunmamaktadır. Baskı gruplarının orta ölçekte geliştiğini varsayarsak Türkiye'de lobiciliğin neredeyse hiç bir örneğinin olmadığını görürüz. Küçük çaptaki, bürokrasi, eski dostluklar, hemşerilik bağı ve karar alıcıyla yakın görüşmeler dışında Lobiciliğe benzer herhangi bir faaliyet bulunmamaktadır. Lobicilik gibi önemli bir kavramın eksikliği demokratik değerlerle ve gelişmişlikle yakından ilgilidir. Türkiye lobicilik konusunda Avrupa ve ABD'nin oldukça gerisindedir. Türkiye’de lobiciliğin etkili olabilmesi için lobi kuruluşları teşvik edilmeli, buna paralel olarak da lobilerin görünümleri, davranışları ve söylemlerinin geliştirilmesi önem teşkil etmektedir.
Türkiye'de baskı grupları ve lobiciliğin gelişmesi için demokratik ilkelerin en iyi biçimde uygulanması temel kriterdir. Türkiye'de lobiciliğin ve baskı gruplarının başarılı olabilmesi ve daha iyi gelişebilmesinin bir diğer yönü de 'konunun ve kararın' halkın çıkarlarına ters düşmemesi ve bu konuda kamuoyunun iyi aydınlatılması gereklidir. Yine Türkiye’de lobicilik faaliyetlerine olumsuz bakıldığından dolayı Lobiciliğin doğal ve gerekli olduğunun halka ve vatandaşlara anlatılması ve zamanla bütün topluma bu bilincin yayılması büyük önem arz etmektedir.  
Türkiye demokratik gelişimlerini sürdürmeli, bu konudaki siyasal sorunları ortadan kaldırmalı, demokratik gelişmenin katkılarını daha iyi anlamalıdır. Bu konuda da Lobicilik ve faaliyetleri ile ilgili bir kanun çıkarılmalıdır. Ayrıca baskı gruplarının kamuoyu nezdinde daha da öneminin ve gelişmesinin artırılmasına destek verilmelidir. Bu çalışmalar ve faaliyetler için medya çok önemli bir araçtır. Medyanın doğru kullanımıyla Baskı grupları ve lobicilik halka daha iyi aktarılmalıdır. Böylece Sivil Toplumun rolü artacaktır.       



[1] Baskı Gruplarının Etkinliğini Belirleyen Faktörler ve Baskı Yöntemleri, http://www.akademiktisat.net/calisma/kamu_yonetim/baski_grup_ekaplan.htm, Erişim Tarihi:3 Ocak 2014
[2] Baskı Gruplarının Siyasal İktidar Üzerine Etkileri, http://www.journals.istanbul.edu.tr/tr/index.php/iletisim/article/viewFile/15540/14723, Erişim Tarihi:2 Ocak 2014
[3] Arı, T. , Avrasya Dosyası: Türkiye-ABD İlişkileri, Cilt 11, Sayı 2, (2005), ss. 6-29
[5] T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Araştırma Raporu, http://www.tccb.gov.tr/ddk/ddk41.pdf, Erişim Tarihi:6 Ocak 2014
[6] TÜRKİŞ, http://www.turkis.org.tr/, Erişim Tarihi:6 Ocak 2014
[7] Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, http://www.tobb.org.tr/Sayfalar/AmaciveYapisi.php, Erişim Tarihi: 20 Ocak 2014
[8] TÜSİAD, http://www.tusiad.org.tr/, Erişim Tarihi: 20 Ocak 2014
[9] MÜSİAD, http://www.musiad.org.tr/tr-tr/musiadla-tanisin, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2014
[10] Derneklerin Ülke Ekonomisindeki Yeri ve Önemi, http://www.icisleri.gov.tr/ortak_icerik/www.icisleri/tez12.pdf, Erişim Tarihi: 20 Ocak 2014
[11]Vakıflar Genel Müdürlüğü, http://www.vgm.gov.tr/sayfa.aspx?Id=36, Erişim Tarihi: 21 Ocak 2014
[12] T.C. Anayasası 135. Madde, http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/anayasa.maddeler?p3=135, Erişim Tarihi:9 Ocak 2014
[13] Türkiye Barolar Birliği, http://www.barobirlik.org.tr/Detay5416.tbb, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2014 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder