Türkiye’de Lobicilik ve Baskı Grupları
Liberal
çoğulcu ve demokratik sistemlere özgü ve demokratikleşme yolunda son derece
önemli olan baskı gruplarının yasama üzerindeki etkileri günümüzde çokça
tartışılan bir konudur.
Ortak bir çıkar ve amaç
etrafında toplanan siyasal karar alma sürecini etkileme amacını taşıyan
örgütlenmelere baskı grubu veya çıkar grubu denmektedir. Türkiye’de lobicilik
de bu anlamda kullanılan bir kavram olsa da; bu kavram asıl karşılığını ABD
deki lobicilik sisteminde Yahudi Lobisi, Ermeni Lobisi, Türk Lobisi gibi
lobicilik faaliyetleriyle bizzat karar alma sürecini etkileme yönüyle
göstermektedir.
Milbrath, “The
Washington Lobbyists” adlı çalışmasında özel kurum ve kuruluşların bir takım
çevrelerce veya kişilerce etkilenmeye çalışılmasını lobicilik tanımının kapsamı
dışında tutmaktadır. Lobi eylemlerinin baştan itibaren hükümet kararlarını
etkilemek amacıyla planlandığını ve uygulandığını belirtir. Bu açıdan da sonuç
olarak hükümet kararlarını etkileyen, fakat baştan bu amaçla yönlendirilip
uygulamaya konmamış eylemler de lobicilik sayılmamaktadır. Ayrıca lobicilik,
vatandaşla karar vericiler arasındaki iletişimi kuracak aracı konumunda olmalı
veya temsilcileri aracılığıyla bunu yapması gerekir.
Baskı
gruplarının ise temel unsurları; toplumdaki sosyal güçlerin bilinçli
örgütlenmesidir. Kendi çıkarları doğrultusunda toplumsal çıkarlarını iktidara
iletmektir. Kitlenin gerçek iradesini belirleyen ve yönetime meşruluk
kazandıran çoğulcu grupların varlığıdır.
Türkiye’de baskı
gruplarının oluşumu, tarihsel sürecin sosyo-ekonomik yapısının değişmesi ile ve
devamı ile başlar. Osmanlı’da meşrutiyet zamanında[1]
oluşmaya başlayan baskı grupları cumhuriyetin kurulması ve ardından çok partili
rejime geçilmesiyle birlikte sayıca ve önem olarak artmıştır.
[1] Osmanlı da Baskı Gruplarının
Rolü, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1152/13554.pdf, Erişim Tarihi:5 Ocak 2014 Türkiye’de ve dünyada
baskı gruplarının etkinliği birçok nedene bağlı olmaktadır. Bu nedenler; parti
sistemi türü, baskı grupları ve siyasi partiler arasındaki ilişkiler, siyasal
kültür, baskı grubunun yapısı, üye sayısı, mali kaynaklar, örgütlenme, sosyal
statü, liderlik, kitle iletişim araçları üzerindeki etkileri sıralayabiliriz.[1]
Türkiye’deki baskı gruplarının ve dünyadaki diğer baskı gruplarının etkileme
yöntemleri ve araçları vardır. Bu yöntemlerden en önemlisi ise ikna yöntemidir.
İkna ile etkilemek istedikleri kişi ya da kurumları taleplerinin haklılığına
inandırmaktır. Bu konuda birçok rapor ve araştırma yayınlamaktadır. Böylece
karşı tarafı etkilemeye çalışmaktadırlar.
Baskı gruplarının diğer
etkileme yöntemleri ise; Siyasî Partiler Kanalıyla Dolaylı Müdahale, Kitle
İletişim Yoluyla Dolaylı Etki ve Kamuoyunu Etkileme, Doğrudan Hareketler ve
Protesto yöntemleridir. Baskı gruplarının ayrıca yasadışı etkileme yöntemleri
de vardır. Bunlar; Hükûmet Faaliyetlerini Baltalama ve Malî Sabotaj, rüşvet ve
tehdit yöntemleri olmaktadır.[2]
Türkiye’deki
Baskı Grupları ekonomik, kültürel, eğitim, sosyal, dini vb birçok açıdan
oluşmaktadırlar. Genel Olarak;
- · İşverenler ( Büyük Endüstri Sahipleri, Ticaret ve Sanayi Odaları, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği)
- · Çiftçiler (Kooperatifler, Birlikler)
- · Serbest Meslek Kuruluşları (Barolar, Tabip Odaları)
- · İşçiler (Sendikalar)
- · Milli konular ( Eski Muharipler, emekliler)
- · Dini konular (Tarikatlar)
- · Medya Grupları
- · Ahlaki konular (Saygısızlıkla Savaş Derneği, Misyoner Kurumları)
- · Dernekler[3]
- · Gençlik ve Öğrenci Kuruluşları
- · Silahlı Kuvvetler
Yukarıdaki
bu baskı grupları örgütlenmelere göre oluşmuştur;[4]
bunların dışında dernekler, vakıflar, Sendikalar ve Barolardır.[5]
Türkiye’de
baskı gruplarının başlıcaları ise İşçi Sendikaları, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneğidir.
İşçi
Sendikaları; Türkiye’deki işçi sendikalarının geçmişi Osmanlı’ya kadar
dayanmaktadır. Cumhuriyet döneminin ilk dönemlerinde işçilerin sendikal hakları
yoktu. Fakat çok partili hayata geçmesiyle beraber 1945 yılında Çalışma
Bakanlığı kuruldu. Buna müteakip 1946 yılında da İşçi Sigortaları Kurumu (SSK)
kuruldu. Böylece işçiler bir takım güvence elde etmeye başlamışlardı. 1947
yılında Sendikalar Kanunu çıkarılsa da sendikalara grev hakkı tanımıyordu. Tüm
bunlara rağmen Türkiye’deki sendikal hareketler hızlanmıştı ve 1952’de TÜRK-İŞ
kuruldu.[6]
1961 Anayasasıyla birlikte Anayasa’da sendika kurma ve grev hakkı güvenceye
kavuşturulmuştur. 1963’te yeni bir Sendikalar Kanunu ve Toplu İş Sözleşmesiyle
Grev ve Lokavt Kanunu çıkarılmıştır. Buna paralel olarak da sendikalar baskı
grubu niteliği kazanmıştır.
Türkiye’de
sendikalar siyasal süreci de etkilemektedirler. Buna örnek olarak partilerin
sendikalar için milletvekili kontenjanı ayırması, seçim zamanlarında
sendikalarla siyasi partilerin iş birliğine gitmesi, ya da işçi haklarına karşı
tutumda olan partilere destek verilmemesi bunlara en iyi örneklerdir. Ayrıca
sendikalar hükümetlerle maaş görüşmeleri ve iş sözleşmeleri görüşmeleri
yapabilmektedirler. Türkiye’de sendikalar partilerin gündeme getirdiği ve
kendilerini de yakından ilgilendiren konularda gösteri yürüyüşleri, mitingler
ve toplantılar da düzenlemişlerdir.
Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB); Osmanlı zamanında Islahat Fermanından sonra
Tüccar ve Sanayicilerin örgütlenmesi,
Cumhuriyet döneminde de devam etmiş ve bu amaçla kanunlar çıkarılmıştır.
Böylece Türkiye özel sektörün girişimlerini desteklemiştir. Türkiye’de odalar
ve borsalar özel sektörün gelişmesini sağlamak, Türk özel sektörünü yurt
dışında temsil etmek ve geliştirmek amacıyla 6 Şubat 1952 tarihinde bugünkü
adıyla, “Türkiye Ticaret Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları
Birliği’ni (TOBB) kurdular.[7]
TOBB’un temel hedefleri arasında da; odalar ve borsalar arasındaki birlik ve
dayanışma ile ticaret ve sanayiin genel menfaatler çerçevesinde gelişmesini
sağlamak, mesleki faaliyetleri kolaylaştırmak, halkla olan ilişkilerde güveni
hâkim kılmak, meslek disiplin ve ahlakını korumak yer almaktadır. TOBB;
Türkiye’nin ekonomik sorunlarıyla ilgili toplantılar düzenlemekte, şehir
gezileri yapmakta, çözüm önerilerini medya aracılığıyla kamuoyuna sunmaktadır.
Türk
Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD);
1971 yılında kurulan TÜSİAD, sanayi meslek kuruluşları, ticaret ve
sanayi hayatına engel olabilecek her türlü problemi, hükümet, parlamento ve
kamuoyu nezdinde yaptıkları çeşitli çalışmalarla kolayca çözümlemek amacıyla
kurulmuştur. İlk olarak çıkar amaçlı bir grup olan TÜSİAD, zamanla güçlenerek
baskı grubu niteliğini oluşturmuştur. TÜSİAD, Türkiye’nin en büyük
sanayicilerinden iki yüze yakınını temsil eden bir kuruluştur. TÜSİAD, siyasal
iktidarı, düzenlediği gezi, toplantı ve panellerle etkilemekte, ayrıca
sorunların ve çözüm önerilerinin kamuoyuna sunulduğu gazete, dergi ve kitap
gibi yayınlarla da görüşlerini dile getirmektedirler.[8]
TÜSİAD, yalnızca İstanbul’da faaliyet gösteren ve en zenginler olan iş adamları
üye olabilmektedir. Türkiye’de TÜSİAD’ın bu özelliğinden dolayı birçok benzeri
sanayici ve iş adamları dernekleri kurtulmuştur.
Türkiye’de
Holdingler de güçlü oluşumlardır. Karar alma mekanizmalarında etkinlerdir.
Siyasi seçim süreçlerinde Holdingler kendi çıkarlarına daha yakın partileri
desteklemektedirler. Partiler ise holdinglerin maddi ve manevi desteklerini
arkalarına alarak seçimlerde güç toplamaktadırlar. Ayrıca bazı güçlü
holdinglerin medya kuruluşları vardır. Bu medya kuruluşlarıyla da siyasi
partilere seçim zamanında ve sonrasında da destek sağlayabilirler, ya da bir
kararı, kanunu eleştirebilirler. Böylece de büyük holding kuruluşları siyasal
yapıda etkin bir konumdadırlar.
Müstakil
Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD);
5 Mayıs 1990 tarihinde kurulan MÜSİAD[9],
Türkiye’de siyasal alanda etkili olan bir ekonomik amaçlı kuruluştur. Bu amaçla
MÜSİAD üyeleri ülkede ekonominin gelişmesi, sorunların çözümünü ve piyasanın
gelişimini hedeflemektedir. Bunları gerçekleştirmek için, siyasetçiler ve
bürokratlarla görüşmekte böylece de onlarla fikir alışverişi yapmaktadırlar.
Ayrıca seminerler, toplantılar ve geziler düzenlemekte, fikirlerini,
önerilerini ve görüşlerini ise yayınladıkları dergilerle açıklamaktadırlar.
Medya
Grupları; Türkiye’de daha çok holdinglere bağlı olan medya grupları Türk siyasi
konularında, karar alma ve seçimlerde en etkin olan organlardır.
Türkiye’de
sivil toplum, siyasi partileri, vakıfları, dernekleri, sanayi ve ticaret
odalarını, meslek örgütlerini, üniversiteleri, sendikaları, içine alır. Bu
nedenle Türkiye’de dernekler sivil toplumun bir parçasıdır. Türkiye’de
dernekler kar amacı gütmeyen kuruluşlardır. Dernekler çok çeşitli alanlarda
faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu faaliyetleri sonucu ekonomik anlamda bazı
etkilerde ortaya çıkmaktadır. Derneklerin bazı faaliyetleri sonucu ekonomik
alandaki etkilerinden biriside gelir dağılımının düzeltilmesine yönelik
olanıdır. Dernekler; Hayır işleri ve gönüllü faaliyetlere yönelik harcamalar,
eğitim ve araştırmaya yönelik harcamalar, sağlık harcamaları, sosyal hizmetler harcamaları
yaparlar. Kısaca Türkiye’de dernekler Sivil toplum ise gönüllülük esasına
dayanan, kar amacı gütmeyen, genelde bürokratik olmayan esnek bir yapıya sahip
olan, karar ve uygulamalarda katılımcı yaklaşımı benimseyen örgütlenmelerdir.[10]
Türkiye’de
Vakıflar; Çok uzun yıllara dayanan bir geçmişe sahip gruplardır. Günümüzde
anayasal olarak düzenleme ve yapılanmaya tabiidirler. Türkiye’deki bütün
vakıflar 1924 yılında kurulan Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı konumdadır.[11]
Vakıflar toplumun kalkınmasında etkili kurumlar olmuştur. Ayrıca toplulukların
kaynaşmasında ve sosyal hayatta da etkindir. Siyasi rol olarak Türkiye’de
azınlık vakıfları ve sosyal vakıflar faal ve aktif durumdadırlar.
Barolar;
Avukatlık mesleğinin dayanışması, güçlendirilmesi, korunması ve geliştirilmesi
için kurulan hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunan ve koruyan tüzel
kişiliğe sahip kamusal niteliği haiz bağımsız, demokratik nitelikteki meslek
kuruluşlarıdır. Kamu Kurumu niteliğini taşımaktadırlar. Türkiye Anayasasının
135. Maddesinde belirtilmiştir.[12]
Böylece Sivil Toplum Kuruluşlarından farklı konumdadır. Bu amaçlarla 7 Temmuz
1969 tarihinde kurulan Türkiye Barolar Birliği çok etkin bir siyasi çizgi
izlemektedir.[13]
Türkiye Barolar Birliği mesleki ve ekonomik çıkarların yanı sıra demokratik
taleplerde de bulunan bir kurum olmaktadır. Türkiye’de anayasal kararlarda,
hukuki düzenlemelerde ayrıca demokrasinin ve insan haklarının daha iyi
uygulanabilmesi için önemli kurumlardır ve bu alanlarda etkin bir
konumdadırlar.
Sonuç
Türkiye'de
lobicilik ve baskı gruplarının gelişmesi demokrasisinin gelişmesine paralel
olarak gerçekleşmektedir. Baskı grupları temel olarak karar alma mekanizmasını
etkileme gücüne sahipken, lobiler ise baskı gruplarının çıkarlarına uygun
kanunlar çıkarılmasını sağlayan faaliyetler bütünü olmaktadır. Türkiye'de baskı
gruplarının sayısı fazladır. Fakat karar alma mekanizmasını etkileme gücüne
sahip belirli kurum ve kuruluşlar bulunmaktadır. Bu kurumlar TÜSİAD, TOBB,
MÜSİAD gibi özellikle ekonomik örgütlenmelerdir. Ama bu ekonomik amaçlı
örgütlenmelerin yanı sıra medya gücüne sahip örgütlenmelerde ve buna bağlı
holdinglerde oldukça güçlü konumdadırlar. Türkiye’de baskı grupları olarak dini
cemaatlerde önemli bir konumdadır. Fakat demokrasinin daha iyi yerleşmesiyle birlikte
dini cemaatlerin etkinliği azalacaktır. Türkiye'de bir diğer güçlü konumdaki
baskı grupları olarak Barolar Birliği önemli bir kurum olmaktadır. Özellikle
siyasal mekanizmaların işleyişini ve kararlarını demokratik ilkeler ve insan
hakları açısından ele almaktadır. Buna uygun olarak da görüş bildirmektedir.
Türkiye'de etkin sayılacak son baskı grupları ise sendikalardır. Sendikalar
özellikle hükümetle maaş artışı vb. konularda görüşmelerde bulunmaktadırlar.
Türkiye'de bunların dışında siyasal mekanizmanın kararlarını ciddi oranda
etkileyebilen kuruluş bulunmamaktadır. Baskı gruplarının orta ölçekte
geliştiğini varsayarsak Türkiye'de lobiciliğin neredeyse hiç bir örneğinin
olmadığını görürüz. Küçük çaptaki, bürokrasi, eski dostluklar, hemşerilik bağı ve
karar alıcıyla yakın görüşmeler dışında Lobiciliğe benzer herhangi bir faaliyet
bulunmamaktadır. Lobicilik gibi önemli bir kavramın eksikliği demokratik
değerlerle ve gelişmişlikle yakından ilgilidir. Türkiye lobicilik konusunda
Avrupa ve ABD'nin oldukça gerisindedir. Türkiye’de lobiciliğin etkili
olabilmesi için lobi kuruluşları teşvik edilmeli, buna paralel olarak da
lobilerin görünümleri, davranışları ve söylemlerinin geliştirilmesi önem teşkil
etmektedir.
Türkiye'de
baskı grupları ve lobiciliğin gelişmesi için demokratik ilkelerin en iyi
biçimde uygulanması temel kriterdir. Türkiye'de lobiciliğin ve baskı
gruplarının başarılı olabilmesi ve daha iyi gelişebilmesinin bir diğer yönü de
'konunun ve kararın' halkın çıkarlarına ters düşmemesi ve bu konuda kamuoyunun
iyi aydınlatılması gereklidir. Yine Türkiye’de lobicilik faaliyetlerine olumsuz
bakıldığından dolayı Lobiciliğin doğal ve gerekli olduğunun halka ve
vatandaşlara anlatılması ve zamanla bütün topluma bu bilincin yayılması büyük
önem arz etmektedir.
Türkiye
demokratik gelişimlerini sürdürmeli, bu konudaki siyasal sorunları ortadan
kaldırmalı, demokratik gelişmenin katkılarını daha iyi anlamalıdır. Bu konuda
da Lobicilik ve faaliyetleri ile ilgili bir kanun çıkarılmalıdır. Ayrıca baskı
gruplarının kamuoyu nezdinde daha da öneminin ve gelişmesinin artırılmasına
destek verilmelidir. Bu çalışmalar ve faaliyetler için medya çok önemli bir
araçtır. Medyanın doğru kullanımıyla Baskı grupları ve lobicilik halka daha iyi
aktarılmalıdır. Böylece Sivil Toplumun rolü artacaktır.
[1] Baskı Gruplarının Etkinliğini
Belirleyen Faktörler ve Baskı Yöntemleri, http://www.akademiktisat.net/calisma/kamu_yonetim/baski_grup_ekaplan.htm, Erişim Tarihi:3 Ocak 2014
[2] Baskı Gruplarının Siyasal
İktidar Üzerine Etkileri, http://www.journals.istanbul.edu.tr/tr/index.php/iletisim/article/viewFile/15540/14723, Erişim Tarihi:2 Ocak 2014
[3] Arı, T. , Avrasya Dosyası:
Türkiye-ABD İlişkileri, Cilt 11, Sayı 2, (2005), ss. 6-29
[4] Geçmişten Günümüze Türkiye’de
Baskı Grupları, http://iibfdergi.cumhuriyet.edu.tr/archive/ge%C3%A7mi%C5%9Ften%20g%C3%BCn%C3%BCm%C3%BCze%20t%C3%BCrkiye'de%20bask%C4%B1%20gruplar%C4%B1.pdf, Erişim Tarihi:4 Ocak 2014
[5] T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet
Denetleme Kurulu Araştırma Raporu, http://www.tccb.gov.tr/ddk/ddk41.pdf, Erişim Tarihi:6 Ocak 2014
[7] Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği, http://www.tobb.org.tr/Sayfalar/AmaciveYapisi.php, Erişim Tarihi: 20 Ocak 2014
[10] Derneklerin Ülke Ekonomisindeki
Yeri ve Önemi, http://www.icisleri.gov.tr/ortak_icerik/www.icisleri/tez12.pdf, Erişim Tarihi: 20 Ocak 2014
[12] T.C. Anayasası 135. Madde, http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/anayasa.maddeler?p3=135, Erişim Tarihi:9 Ocak 2014
[13] Türkiye Barolar Birliği, http://www.barobirlik.org.tr/Detay5416.tbb, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder